İletişim

Dil ve Konuşma Bozuklukları

Dil ve Konuşma Bozuklukları
  • 07 Haziran 2022

Dil ve konuşma bozuklukları, kişinin konuşulanları anlama ve kendini ifade etme becerilerinden birinde ya da her ikisinde görülen sorunları ifade eder. Dil ve konuşma günlük hayatta sık karıştırılan iki farklı kavramdır. Dil ve konuşmayla ilgili bozukluklar da birbirinden farklıdır. Bir kişinin diğer kişileri anlamakta ve düşüncelerini anlaşılır, yapıca düzgün kurulmuş cümlelerle paylaşmakta zorluk yaşaması dil bozukluğuna işaret etmektedir. Bir kişinin sesleri net anlaşılır şekilde telaffuz edememesi, artikülasyonda sorun yaşaması, ses düzeyinde sıkıntısı olması veya kekemelik gibi konuşmasını akıcı olmayan bir hale getiren faktörler bulunması, konuşma bozukluğu ihtimalini akla getirmektedir.

Gecikmiş Dil ve Konuşma: Bireyin dil becerilerinin anlama ve ifade etme yönünden yaşından beklenen seviyede gelişim göstermemesi ile tanımlanır.

Artikülasyon ve Fonolojik Bozuklukları: Bireyin sesleri, heceleri ve sözcükleri normalden dikkat çekici derecede farklı ve anlaşılması zor şekilde konuşmasıyla görülür.

Akıcılık Bozuklukları (Kekemelik ve Hızlı Bozuk Konuşma): Bireyin konuşmasının akıcılık, hız, ritim gibi kısımlarında sorun yaşanan durumdur.

Ses Bozuklukları: Sesin perde, şiddet ya da kalitesinden belli nedenlerden ötürü normalden olumsuz yönde farklılık gösterdiği durumlardır.

Afazi (Edinilmiş Dil Bozuklukları): Nörolojik kaynaklı, çoğu zaman beyindeki bir hasar sonucu meydana gelen dil ve konuşma bozukluklarıdır.

Yutma Bozuklukları: Genellikle nörolojik bir sebep sonucu ortaya çıkar ve yutma eyleminin değişik aşamalarında görülen güçlüklerle kendisini gösterir.
Motor Konuşma Bozuklukları: Nörolojik bir nedenden ötürü konuşma eyleminde rol alan kas gruplarında görülen güçsüzlük, hasar, koordinasyon bozukluğu sonucu konuşmanın olumsuz etkilenmesiyle oluşur.

Dil ve konuşma bozukluklarının yukarıda görüldüğü gibi çeşitli nedenleri olabilmektedir. Konuşmada rol alan yapılardaki bozukluklar, yarık damak, diş problemleri, nörolojik problemler, işitme kaybı gibi fiziksel sebeplerle beraber, serebral palsi, zihinsel yetersizlik, otizm spektrum bozuklukları, down sendromu gibi gelişimsel ve genetik bozukluklar da dil ve konuşma bozukluklarına yol açabilmektedir.

Dil ve Konuşma Terapisti Kimdir?
Dil, konuşma, ses ve yutma bozukluklarının önlenmesi, bozuklukların belirlenmesi ve rehabilitasyonu alanında çalışmalar yapan sağlık meslek elemanıdır.
Dil ve konuşma bozuklukları, erken çocukluk döneminde başlayıp yaşlılık dönemine kadar uzanan geniş bir yelpazedir. Bu yelpazede bulunan bireylere ancak Dil ve Konuşma Terapisi bölümünden mezun olan terapistler yardımcı olmaktadır.
Dil ve Konuşma Terapistleri Hangi Alanlarda Çalışır?
Konuşma Sesi Bozuklukları (Artikülasyon Bozuklukları, Fonolojik Bozukluklar)
Otizm Spektrum Bozukluğuna Bağlı İletişim,Dil ve Konuşma Bozukluğu
Özgül Öğrenme Güçlüğü
Akıcılık Bozuklukları (Kekemelik, Hızlı Bozuk Konuşma)
Edinilmiş Dil Bozuklukları (Afazi, Parkinson, Alzheimer)

Gecikmiş Dil ve Konuşma Bozuklukları
Ses Bozuklukları
Yutma Bozuklukları
Motor Konuşma Bozuklukları (Apraksi, Dizartri)
İşitme Engeline Bağlı Dil ve Konuşma Bozuklukları
Dudak Damak Yarıklığına Bağlı Konuşma Bozuklukları
Down Sendromu


Ne Zaman Bir Dil ve Konuşma Terapistine Başvurulmalı?
5 yaşına gelmiş bir çocuğun ailesi dışında, dış ortamlardaki insanlar tarafından %100 anlaşılıyor olması beklenir. Sesleri doğru çıkarabiliyor olması, kelimeleri doğru ve yerinde kullanabilmesi, kendini ifade edebiliyor olması gerekir. Çocuğunda, bu ifadelerden birinde ya da daha fazlasında eksiklik hisseden ailelerin vakit kaybetmeden bir dil ve konuşma terapistine başvurmasında fayda vardır.

Gelişimsel Dil Bozukluğu Nedir?
Gelişimsel Dil Bozukluğu (GDB), literatürde Özgül Dil Bozukluğu olarak da tanımlanan, diğer biyomedikal koşullarla açıklanamayan ve ‘dili öğrenme ya da kullanma’ alanlarında ortaya çıkan problemlerle karakterize bir bozukluktur. Dil, insan iletişiminin temelini oluşturur. İletişim kurmak için söyleneni anlama ya da söylemek istediklerimizi bir forma sokabilmeye ihtiyaç duyarız. GDB ise bu iki temel alanda çocukların karşılaştıkları güçlüklerle şekillenen ve daha öncesinde yaşanan bir ‘Gecikmiş Konuşma’ durumundan sonra beklenen sıçramayı yaşayıp akranlarına yetişemeyen çocuklarda gözlemlenen bir bozukluktur. Bu bozukluğun fark edilmesi sanıldığından daha zor bir süreç olabilir.
GDB, BU BOZUKLUĞA SAHIP ÇOCUKLARDA FARKLI GÖRÜNÜMLERE SAHIP OLABILIR
GDB’LI BIR ÇOCUĞUN DIL PROFILI KENDINDEN YAŞÇA KÜÇÜK BIR ÇOCUĞUNKINE BENZEYEBILMEKTEDIR
GDB, ÖMÜR BOYUNCA DEĞİŞİK GÖRÜNÜMLERE BÜRÜNEBİLİR.

GDB’YE DAİR BİLİNMESİ GEREKENLER!
• GDB, çocukların dili anlama ve ifade etme süreçlerinde zorluk yaşamalarına neden olan bilişsel süreçlerdeki farklılıklardır.
• GDB sosyoemosyonel ve davranışsal gelişim için risk faktörüdür.
• GDB, Disleksi ve diğer öğrenme güçlükleri için risk faktörüdür.
• GDB, otizmden 5 kat daha yaygındır. GDB ve etkileri bir ömür boyu sürebilir, ancak gerekli yardımlarla bu etkiler en minimum düzeye indirilebilir.

GDB SEMPTOMLARI
• GDK öyküsü
• Sözcük dağarcığındaki kısıtlıklar
• Cümle kuramama


Gelişimsel Dil Bozukluğu’nun nedeni nedir?
GDB’nin nedeni bilinmemektedir ancak çalışmalar güçlü bir genetik öykü ile ilişkisini göstermektedir. GDB’li çocukların dil ve konuşmada güçlük ve gecikmeler yaşayan ebeveyn ve kardeşlerinin olma olasılığı çok yüksektir. Bilinen bir diğer durum da bu çocukların sıklıkla ‘gecikmiş konuşma’ öyküsüne sahip olduklarıdır. Diğer taraftan, birden fazla dil öğrenmek (bilingual ortam) GDB’ye neden olmaz! Bununla birlikte, bozukluk hem çok dilli çocukları hem de sadece tek bir dil konuşan çocukları etkileyebilir. GDB: Şüpheden tanıya Tanı süreci ailenin, çocuğunun dil gelişimine dair kaygıları sonucunda bir DKT’ye danışmasıyla başlar. Bir çocuk 24 aylıkken 50-70 arası sözcüğe ve bu sözcükleri ikili kombinasyon halinde üretme becerisine sahip değilse DKT gecikmiş konuşma’dan şüphelenir. Böyle bir durumda aileden alınan gelişim öyküsü çok önemlidir; örneğin, DKT aileden çocuğun beklenen sesleme ve jest kullanım evrelerinden geçip geçmediğine dair bilgiler toplar çünkü gecikmiş konuşması olan çocukların otizmli çocuklardan dil gelişimi açısından farklılaştığı noktalardan ikisi sesleme ve jest gelişiminin tipik gelişim örüntüsünde olmasıdır.

Gecikmiş konuşma bir bozukluk değil, olası bir GDB’nun semptomu sayılabilen bir süreçtir. Bu süreç iki şekilde sonlanabilir; ilki çocuğun 36 aya gelmesiyle ‘sıçrama’ yaşayıp akranlarını yakalamasıdır. İkinci sonuç ise 36 aydan sonra bu sıçramayı yakalayamayıp, sözcük dağarcığındaki sınırlılıklar, sözcük eklerini söyleyememe, cümle kuramama, dilbilgisi hataları yapma ve kendini ifade edememe süreçlerinin şiddetini artırarak devam etmesidir. Böyle bir durumda DKT, olası bir GDB için tanılama sürecine girecektir. Tanılama, ancak multi-disipliner ve kapsamlı bir değerlendirme sonucu mümkündür. Kapsamlı ve multi-disipliner değerlendirme, DKT’nin çocuğu GDB açısından değerlendirirken bazı dışlama kriterlerinden faydalanması ile başlar çünkü GDB herhangi ek bir sendrom, zihin engeli, nörogelişimsel bozukluk ya da işitme kaybının olmadığı durumlarda yaşanan bir dil bozukluğudur. Bu süreçte; eşlik eden nörogelişimsel bir problemin (otizm gibi) olmadığının tespiti için çocuk nörolojisi ve psikiyatrisinden alınan raporlar, çocuğun sözel olmayan zeka testlerinde en az +85 puan alması, işitmenin normal sınırlarda olduğunun ve tekrarlayan orta kulak iltihabı (otitis media) öyküsünün olmadığının tespiti için Odyoloji raporu gibi dışlama kriterleri uygulanır. Tüm bu süreç sonucunda DKT GDB tanısını koyar ve kapsamlı bir müdahale süreci planlar.

Gelişimsel Dil Bozukluğu Nasıl Tanılanır?
Bir ebeveyn veya öğretmen, çocuğun dil ve konuşma gelişiminde bir yetersizlik olduğundan şüphelenirse, bir DKT’ye danışmalıdır. DKT çocuğun dil becerilerini ayrıntılı olarak değerlendirebilecek tek meslek mensubudur. Değerlendirme türü çocuğun yaşına ve değerlendirmeye yol açan kaygılara bağlıdır. Genel olarak, bir değerlendirme şunları içerir:
1) Çocuğun doğrudan ve doğal bağlamda gözlenmesi (dil ve konuşma gelişimi ve genel gelişim alanlarına yönelik),
2) Ebeveynler ve/veya öğretmenler ile yapılan görüşmeler,
3) Standardize testlerle mevcut dil becerilerinin ölçülmesi,
4) Gerekli durumlarda ölçüt referanslı ölçekler ile GELIŞIMSEL DIL BOZUKLUĞU spesifik yapı ve/veya alanların değerlendirilmesi,
5) Çocuğun öğrenme becerisinin değerlendirilmesi. Bu süreç, DKT’nin çocuğun dil becerilerini aynı yaştaki akranlarıyla karşılaştırmasına, sahip olduğu zorlukları belirlemesine ve potansiyel terapi hedefleri planlamasına izin verir.

Gelişimsel Dil Bozukluğu Terapisi Nasıl Gerçekleşir?
GDB için terapi hizmetleri uzman bir DKT tarafından sağlanır. GDB'li çocukların erken tanı ve müdahalesi en ideal olandır, ancak çocuklar hangi yaşta başlarsa başlasın müdahaleye yanıt verebilirler. Müdahale çocuğun yaşı ve ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Erken müdahale çocukların; sözcük dağarcığını güçlendirip bu sözcükleri doğru bağlamlarda kullanabilmesi, edinemediği dilbilgisi kurallarını edinmesi, ve sosyal iletişimsel becerileri kazanabilmesi süreçlerine yönelik olarak şekillenmektedir. Bunun yanında okul çağı çocuklarına yönelik yapılan müdahale ise çocukların; akademik yönergergelerin takibi, öğretmeninin kullandığı sözcüklerin anlamlarını kavrayabilme, bilgiyi organize edebilme, konuşma, okuma ve yazma becerilerini geliştirebilmesi süreçlerini hedefleyen klinik eylemlerden oluşmaktadır.

Müdahale ekibinde kimler yer alır?
GDB’li çocuklarda, dil ve konuşma becerilerinin yanı sıra, motor ve bilişsel gelişim de desteklenmesi gereken alanlardandır. Bu yüzden GDB’nin tanısında olduğu gibi müdahalesinde de bir DKT önderliğinde multi-disipliner çalışmanın önemi yadsınamaz ama bu multi-disipliner ekibin en önemli üyesi çocuğun ailesi olacaktır. Aileler hem erken tanılama sürecinde hem de uygulanan müdahalenin çocuğun günlük yaşantısına genellenmesinde kilit noktada olacaklardır.
PEKI, AILELER ÇOCUKLARINDAKI OLASI GDB’NIN FARKINA VARMAK IÇIN NELER YAPMALI, ÇOCUĞUNUZ 3 - 5 YAŞ ARALIĞINDAYKEN;

* Gecikmiş Konuşma semptomu ya da öyküsü varsa,
* Söylenilenleri anlamakta zorlanıyorsa,
* Kısa ya da dilbilgisel olarak hatalı cümleler kuruyorsa,
* Yönerge takibinde problemleri varsa,
* Düşüncelerini ifade etmek için gerekli sözcükleri çağırmada problemleri varsa,

HİÇ VAKİT KAYBETMEDEN BİR DKT’ye DANIŞIN!

Konuşma Sesi Bozuklukları nedir?
Çocuğunuz konuşmayı öğrenme aşamasında sözcükleri söylerken bazı hatalar yapabilir. Bu hataların bir kısmı konuşma gelişiminin bir parçasıdır ve belirli yaşlarda çocukların bu hataları yapmaları beklenir. Ancak zamanla bu hataların ortadan kaybolması ve çocuğunuzun sizin gibi anlaşılır bir konuşmaya geçmesi gerekir. Eğer çocuğunuz 4 yaş ve üzerindeyse ve hala bazı sesleri üretmede güçlükler yaşıyorsa, o zaman konuşma sesi bozukluğundan şüphelenebilirsiniz. Konuşma Sesi Bozuklukları (KSB), konuşma seslerini üretmede, algılamada ve/veya dili kurallarına uygun bir şekilde kullanmada yaşanan güçlükler sonucu konuşmanın anlaşılırlığının etkilenmesidir.

Konuşma Sesi Bozukluğu Belirtileri Nelerdir?
Çocuğun konuşma anlaşılırlığı 3 yaşında- %50’den 4 yaşında-% 75’ten 5 yaşında-%100’den azdır. Öğretmeni, arkadaşları ve çevresindeki diğer kişiler çocuğun konuşmasını anlamakta zorluk çekebilir. Anlaşılırlığı düşük olan çocuklar konuşma sırasında seslerin yerlerini değiştirebilir/ sesleri birbiri yerine kullanabilir Örneğin, ‘süt’ yerine ‘tüt’; ‘kapı’ yerine ‘tapı’ ‘resim’ yerine ‘yesim’ diyebilirler. Hece atabilir ‘araba’ yerine ‘aba’ diyebilirler. Sözcüğe yeni bir ses ekleyebilir ‘kamyon’ yerine ‘kamayon’ diyebilirler. Seslerin yerlerini değiştirebilir ‘kitap’ yerine ‘kipat’ diyebilirler.

KSB’nin Sınıflandırması ve Nedenleri?
KSB görülen çocukların çok büyük bir kısmında, bozukluğun nedeni bilinmemekle birlikte, işitme kaybı gibi duyusal ya da dudak damak yarığı gibi yapısal alanlardaki bozukluklar sonucunda çocuklar konuşma seslerini üretmede sorun yaşayabilirler. Örneğin /k/ sesini çocuk hiçbir durumda kullanamıyordur. O zaman artikülasyon (sesletim) bozuklukları söz konusudur. Bazı durumlarda ise çocuğun ana dilindeki ses sistemini ve kurallarını edinmesinde zorluklar görülebilir. Çocuk /k/ sesini üretebiliyordur, ancak doğru yerde kullanmada sorun yaşıyordur. O zaman da fonolojik (sesbilgisel) bozukluklardan söz edebiliriz. Diğer boyutta ise konuşma bozuklukları motor ve nörolojik kaynaklı olabilir; apraksi ve dizartri olarak adlandırılırlar.

KSB’nin Görülme Sıklığı Nedir?
Okul öncesi çocukların %10-15’inde, okul çağındaki çocukların %6’sında Konuşma Sesi Bozukluğu görülmektedir. Türkiye’de yapılan araştırmalarda KSB’nin yaygınlık oranı %5.6 olarak bulunmuştur. Bu çocukların 2/3’sinin erkek olduğu bilinmektedir.

KSB Çocuğun Yaşamını Nasıl Etkiler?
Konuşma Sesi Bozukluğundaki temel problem çocukların söylediklerinin yaptıkları hatalara bağlı olarak ya hiç anlaşılmaması ya da sınırlı oranlarda anlaşılabiliyor olmasıdır. Sonuç olarak çocuğun iletişim becerilerinde kısıtlılıklar ortaya çıkacaktır. Bu kısıtlılıklar ise uzun vadeli olarak sosyal, duygusal gelişiminde problemlere neden olabilir. Ayrıca Konuşma Sesi Bozukluğuna erken dönemde müdahale edilmemesi okuma-yazma öğrenmeye geçişte sorunlara neden olabilir. Bu durumda akademik başarı, özgüven gibi alanlarda da sorunlar ortaya çıkabilir.
Ses hataları çocuğun hemen hemen her sözcüğünde gerçekleştiğinde ortaya hiç anlaşılmayan bir konuşma çıkar ve çocuk arkadaşlarıyla iletişiminde ciddi sıkıntılar yaşayabilir.

KSB Terapisinde Neler Yapılır?
Bireyin yaşı, anlaşılırlık düzeyi, hata türleri ve örüntüleri, gelişimsel durumu vb. özellikler dikkate alınarak terapi yaklaşımına karar verilir. KSB terapisinde kullanılabilecek yöntemler oldukça çeşitlidir. Terapilerde bireyin hatalı ürettiği ya da hiç üretemediği konuşma sesleri tek tek ele alınabileceği gibi; yaptığı hatalardaki örüntüler dikkate alınarak çalışılacak ses grupları ve hata türleri hedeflenebilir. Bununla birlikte terapilerdeki temel hedef konuşma seslerindeki hataları azaltarak konuşma anlaşılırlığını arttırmak ve bireyin terapilerde doğru olarak üretebildiği konuşma seslerini günlük yaşama aktarmasını sağlamaktır.
Detaylı KSB değerlendirmesi yapabilecek ve en uygun terapi yaklaşımını uygulayabilecek meslek elemanı DİL ve KONUŞMA TERAPİSTLERİDİR.

Çocukluk Çağı Konuşma Apraksisi Nedir?
Karşımızdakine bir şey söylemek istediğimizde beynimiz, o sözcüğü oluşturan sesleri sıralı ve doğru şekilde üretebilmek için planlama yapıp, gerekli kasları uyarmaktadır. Sıralı hareketler, sözcüğü doğru üretebilmek için konuşmaya yardımcı olan organların doğru zamanda doğru üretim yerlerini seçerek çalışması gibi düşünülebilir. Örneğin ‘ot’ sözcüğünü sesletebilmek için, önce dudaklar yuvarlak pozisyon alarak /o/ sesini, daha sonra dilin ucunu dişlerin arkasıyla temas ettirerek /t/ sesini sıralı şekilde üretmesi gerekir ve bu olay çok kısa bir zamanda gerçekleşir. Dolayısıyla, kas yapısı zarar görmemesine rağmen konuşma üretimi için gereken sıralı hareketlerin motor planlaması ve programlamasındaki bir bozukluktan kaynaklanan bu durum Çocukluk Çağı Konuşma Apraksisi (ÇÇKA) olarak adlandırılır. ÇÇKA olan çocuklar sesleri, heceleri ve sözcükleri istemli üretmede sorun yaşarlar. Bu çocuklar aslında ne söylemek istediğini bilmekte fakat beyin bu sözcükleri söyleyebilmek için gerekli kas hareketlerini yönetmekte zorlandığı için çocuklarda konuşma ile ilgili bir bozukluk ortaya çıkmaktadır.

ÇÇKA Belirtileri Nelerdir?
Konuşmaya başlarken zorlanma ve arama hareketleri görülebilir.
Sesleri taklit etmede zorlanabilirler.
Sözcük/ sözcük öbeklerini tekrarlamada tutarsız hataları vardır.
Tutarsız sesletim hataları vardır.
Ünsüzlerin yanında ünlü seslerde de hata görülebilir.
Anlaşılmayan hece kombinasyonları bulunabilir.
Sözcüğü basitleştiren yer değiştirme, atma, ekleme, tekrar gibi hatalar gözlenebilir.
Şarkı söyleme, haftanın günlerini sayma gibi otomatik konuşmaları, istemli konuşmadan daha kolay yaparlar.

ÇÇKA’nin Görülme Sıklığı Nedir?
ÇÇKA’ya her 1000 çocuktan 1 ile 10’unda rastlanmaktadır. Herhangi bir fonolojik veya artikülasyon (sesletim) bozukluğu olan çocukların yaklaşık % 5'inin de ÇÇKA olduğu düşünülmektedir. ÇÇKA’nin Nedenleri Nelerdir? ÇÇKA nörolojik temelli bir konuşma sesi bozukluğudur. Bir kısmında nörojenik bozukluğun nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bir kısmında da bir enfeksiyon, beyin kanaması veya travmatik beyin hasarı gibi nörolojik bir olay sonucunda ortaya çıkabilir. Bunların yanı sıra Down Sendromu gibi genetik sendromlarla veya Otizm Spektrum Bozukluğu gibi dil ve konuşma gelişimini etkileyen bozukluklarla birlikte de görülebilir.

ÇÇKA Değerlendirmesi Nasıl Yapılır?
ÇÇKA değerlendirmesinde, motor konuşma bozukluklarını içeren çocukluk çağı Konuşma Sesi Bozuklukları alanında deneyim sahibi dil ve konuşma terapistleri yer almalıdır. Gerekli görülürse değerlendirme sürecinde sensöri-motor becerileri ve ince kas becerilerini değerlendirecek bir ergoterapist; kaba motor becerileri ve kas tonusu yoğunluğunu değerlendirecek bir fizyoterapist de ekip içinde yer almalıdır. ÇÇKA otizm, down sendromu gibi bozukluklara eşlik ettiği durumda ilişkili uzmanlık alanlarındanda ek destekler alınmalıdır. ÇÇKA değerlendirmesinde; aile öyküsüne, genel gelişim özelliklerine, sözel olmayan oral-motor becerilere, dil ve konuşma becerilerine, konuşma sırasında gözlenen prozodik özelliklere, sesin kullanım özelliklerine, büyük çocuklar için okuryazarlık becerilerine dair bilgiler mutlaka yer almalıdır. ÇÇKA’da görüş birliğine varılan üç nokta bulunmaktadır: a) hece veya sözcüklerin tekrarında ünlü ve ünsüz seslerde tutarsız hata örüntüsü, (b) ses ve heceler arasında uzamış ve bozulmuş koartikülasyon geçişleri, c) uygun olmayan tonlama ve vurgu. Farklı bağlamlardan (doğal, yapılandırılmış, taklit; hece, sözcük, sözcük öbeği, cümle, sohbet) elde edilen performanslarda ünlü ve ünsüz seslerde oluşan hata örüntüsü, konuşma seslerinin üretimi, tonlama ve vurgu kullanımı değerlendirilir.

ÇÇKA Terapisi Nasıl Yapılır?
Konuşma Sesi Bozukluklarının bir bileşeni olan çocukluk çağı konuşma apraksisinin terapisindeki temel hedef çocuğun konuşma anlaşılırlığını arttırmaktır. Konuşma üretimi için gerekli olan hareketleri planlamada ve programlamada yaşanan güçlüklere müdahale etmek için planlanacak terapilerin yoğunlaştırılmış bir program dahilinde ve bireye özgü hedeflerle oluşturulması önemlidir. ÇÇKA müdahalesinde kullanılabilecek farklı terapi yaklaşımları bulunmaktadır. Dil ve konuşma terapisti değerlendirme sonuçlarına, çocuğun bireysel özelliklerine, eşlik eden başka bir bozukluk olup olmamasına ve kendi uzmanlık bilgi ve deneyimlerine dayanarak çocuğun ihtiyaç duyduğu terapi yaklaşımını belirleyecektir.

Kekemelik Nedir?
Kekemelik, konuşma akıcılığının; (a) ses, hece veya tek heceli sözcük tekrarı, (b) seslerin uzatılması ve (c) hava akışında veya seslemede bloklarla, olağandışı yüksek sıklıkla ve/veya uzun süreli kesintilere uğramasıdır. Belirtilen konuşma özelliklerine ek olarak yüz buruşturma, göz kırpma, el vurma gibi ikincil davranışlar kekemeliğe sıklıkla eşlik etmektedir. Ayrıca, kekemeliği olan bireyler, kekemeliğe yönelik olumsuz tutum ve duyguları nedeniyle bazı ses ve sözcüklere yönelik sözcük değiştirme, erteleme gibi sözcük kaçınmaları ya da belirli konuşma ortamlarından uzak durarak durumsal kaçınma davranışları göstermektedirler.

Kekemeliğin Nedenleri?
Gelişimsel kekemelik genetik, bilişsel, motor, dilsel, nörolojik ve çevresel faktörlerin etkilediği çoklu nedenlere dayalı nörogelişimsel bir bozukluktur. Çok bileşenli bir etiyolojisi olduğu yaygın olarak kabul gören kekemelik her bireyde, farklı etmenlerin farklı kombinasyonlarının, farklı düzeylerde mevcut olması nedeniyle birbirinden farklı tablolar ortaya çıkarmaktadır.

KEKEMELİK BULGULARI NELERDİR?
Temel Davranışlar
 • Sözcük başı ses ve hece tekrarları (E-ee-e-eve gel)
 • Seslerin uzatılması (Buuuuuuuugün)
 • Bloklar (Konuşmaya başlarken ya da konuşurken istemsizce durmak) Kaçınma Davranışları
 • Sözcükten kaçınma (Sözcük değiştirme)
• Durumsal kaçınmalar
• “Mmm, şey” gibi ertelemeler kullanma Kaçma Davranışları
• Baş sallama, göz kırpma gibi vücuttan destek alınan kaçış davranışları Duygu ve Tutumlar
• Kekemeliğe bağlı olarak ortaya çıkan olumsuz biliş ve duygular.
Günümüzde, kekemeliğin bir travma ya da korku sonucu tamamen psikolojik kökenli olarak ortaya çıktığına yönelik görüş kabul görmemektedir. Bu yaklaşımlar, kekeleyen bireylerin ortalamadan daha farklı psikolojik bir görünüm sergilemedikleri sonucuna varılarak reddedilmiştir. Ayrıca araştırmalar, kekemeliğin ortaya çıkmasında anne-babanın doğrudan bir etkisi olmadığı ve çocukların çevrelerinde kekeleyen bir bireyi taklit ederek kekeme olmadıklarını da göstermektedir.
Kekemeliği olan bireylerin ilk başvurması gereken meslek grubu Dil ve Konuşma Terapisti alanından mezun olmuş Dil ve Konuşma Terapistleridir. Kekemelik terapisi sürecinde dil ve konuşma terapisti vakanın değerlendirme,tanı ve müdahale sürecinde aktif rol oynar.

Özgül Öğrenme Güçlüğü (ÖÖG) Nedir?
Yaşa uygun zekâ seviyesi, eğitim ve çevresel koşullara rağmen, okuma, yazma ve aritmetik gibi akademik becerileri öğrenme ve kullanmada meydana gelen beklenmedik ve hayat boyu devam eden nörogelişimsel bozuklukları kapsayan şemsiye bir terimdir.

ÖÖG‘nin TÜRLERİ NELERDİR?
Disleksi: Yaşa uygun zekâ seviyesi, eğitim ve çevresel koşullara rağmen, okumayı öğrenme, sözcük çözümleme, doğru ve akıcı okuma ile okuduğunu anlamada yaşanan beklenmedik ve hayat boyu süren nörogelişimsel bir bozukluktur.
Disgrafi: Yaşa uygun zekâ seviyesi, eğitim ve çevresel koşullara rağmen, yazma becerilerini (el yazısı, heceleme ve yazılı ifade) öğrenme ve geliştirmede yaşanan beklenmedik ve hayat boyu süren nörogelişimsel bir bozukluktur.
Diskalkuli: Yaşa uygun zekâ seviyesi, eğitim ve çevresel koşullara rağmen, aritmetik becerilerde yaşanan beklenmedik ve hayat boyu süren nörogelişimsel bir bozukluktur.

ÖÖG’nin Nedenleri Nelerdir?
ÖÖG’nin, genetik, nörolojik ve bilişsel süreçler ile bu süreçlerin birbiriyle olan karmaşık ilişkisinden kaynaklı olabileceği düşünülmektedir.

Müdahale Ekibinde Kimler Yer Alır?
Tanılama ekibinde, alanında yetkin ve eğitimli dil ve konuşma terapistlerinin yanı sıra çocuk ve ergen psikiyatrları, psikologlar, ve özel eğitim öğretmenleri yer almaktadır. Müdahale sürecinde ise dil ve konuşma terapistleri ile özel eğitim öğretmenleri yer almaktadır.

Tanılama ve Müdahale İçin En İyi Zamanlama
• Tanılama genellikle çocuk ilkokul 2-3. sınıfta iken, yaşına uygun yeterli eğitim aldıktan sonra yapılmaktadır.
• Fakat okul öncesi dönemdeki müdahalenin okul dönemindeki müdahaleye göre yaklaşık olarak %50-90 daha fazla etkili olduğu bilimsel çalışmalarla kanıtlanmıştır.
 • Yani tanılama müdahalenin en etkili olabileceği okul öncesi dönem geçtikten sonra ancak yapılabilmektedir. Bu durum, “ÖÖG Paradoksu” olarak tanımlanmaktadır.
• ÖÖG Paradoksu, tanılama ve müdahaleye başlamada en etkili zamanın okul öncesi dönemde 60-72 ay arasında olduğuna işaret etmektedir.

ÖÖG‘nin OKUL ÖNCESİ BELİRTİLERİ NELERDİR?
• Alıcı ve ifade edici dil becerilerinde gecikme ve/veya bozukluklar,
• Konuşma sesi bozuklukları,
 • Fonolojik farkındalık, hızlı isimlendirme, harf bilgisi, fonolojik çalış ma belleği gibi akademik becerilere temel oluşturan bilişsel becerilerde problemler
 • Yürütücü işlevler ile üst seviye anlama ve bilişsel faaliyetlerde problemler
• Konuşma sesleri arasındaki ani akustik değişimleri ayırt etme gibi duyusal işlemleme süreçlerinde problemler,
• Görsel algı ve işlemleme problemleri,
• Motor koordinasyon ve denge problemleri.

ÖÖG Yönetiminde Dil ve Konuşma Terapistinin Rol ve Sorumlulukları Nelerdir?
ÖÖG alt boyutlarından disleksi ve disgrafi, dil temelli bozukluklardır. Dil ve konuşma terapistleri okuma ve yazma becerileri için temel oluşturan dil becerilerini, bu becerilerin gelişimini ve okuma yazma ile ilişkilerini en iyi bilen meslek elemanlarıdır. Dolayısı ile dil ve konuşma terapistleri tarama, erken müdahale, tanılama, değerlendirme ve tanı sonrası müdahale süreçlerinde doğrudan önemli rollere sahiplerdir. Dil ve konuşma terapistlerinin disleksi ve disgrafi yönetimindeki rol ve sorumluklarından bir kısmı şu şekildedir:
 • Hem yazılı hem de sözel dil becerilerini ayrıntılı bir şekilde, dilsel ve kültürel farklılıklara duyarlı geçerli ve güvenilir araçlarla değerlendirmek,
• Disleksi ve disgrafinin tanı sürecinde yer almak ve bireyin sözel dil becerileri ile okuma yazma becerilerini değerlendirmek, bu beceriler arasındaki ilişkileri ortaya koyarak müdahaleye yol göstermek,
• Disleksi ve disgrafili bireylerin okuma yazma becerilerinin geliştirilmesi için yapılacak öğretim ve terapilerle ilgili kararlar almak, planlama yapmak, müdahale süreçlerinde yer almak, ilerlemeleri izlemek ve kaydetmek, öğretimi/terapiyi sonlandırma ölçütlerini belirlemek,
• Okul öncesi dönemde risk grubunda bulunan çocukları erken tanılamak,
• Risk grubunda bulunan çocuklarla doğrudan çalışarak dil ve erken okuryazarlık becerilerini desteklemek, Risk grubunda bulunan çocukların takibini yapmak, gerektiğinde daha ayrıntılı değerlendirme ve müdahaleler için ilgili uzmanlara (psikolog, psikiyarti uzmanı, özel eğitim öğretmeni vb.) yönlendirmek,
• Disleksi ve disgrafi bakımından risk grubunda olan çocukların ebeveyn ve öğretmenlerini, yaşanması olası güçlüklerin önlenmesi konusunda bilgilendirmek ve onlarla iş birliği yapmak,
• Ebeveynlerle iş birliği yaparak evdeki dil ve okuryazarlık ortamlarını değerlendirmek ve zenginleştirmek,
• Disleksili ve disgrafili bireylerin aile ve/veya birincil bakıcılarına, bu bireylerle çalışan diğer meslek elemanlarına (sınıf öğretmeni ve özel eğitim öğretmeni gibi) etkili öğretim ve çalışma yöntemleri, sınıf içi düzenlemeler ve destekler konusunda danışmanlık yapmak,
 • Disleksili ve disgrafili bireylerin ve ailelerinin haklarının savunucusu olmak ve toplumu disleksi ve disgrafi hakkında bilgilendirmek.
Kanıta Dayalı/Bilimsel Olarak Etkililiği Kanıtlanmış Müdahale Yöntemlerinin Özellikleri Nelerdir?
Disleksi ve disgrafide en etkili müdahale erken müdahaledir. Ancak bu durum erken müdahale fırsatını kaçıran bireyleri ve ailelerini umutsuzluğa düşürmemelidir. Yapılan araştırmalar kanıta dayalı müdahaleler ile disleksili ve disgrafili bireylerin yetişkinlik dönemlerinde bile okuma yazma becerilerini geliştirdiklerini göstermektedir. Disleksi ve disgrafide kanıta dayalı müdahaleler, okuma yazma becerilerinin dinleme ve konuşma gibi dil becerileri ile bütünleştirilerek öğretildiği ve geliştirildiği müdahalelerdir. Kanıta dayalı müdahalelerde sesbilgisel farkındalık, harf-ses ilişkisi bilgisi, akıcı okuma, dil becerileri (sözcük bilgisi, sözdizimi, biçimbirim bilgisi), dinlediğini ve okuduğunu anlama, yazılı ifade becerilerinin bütüncül olarak geliştirilmesi hedeflenmektedir. Bu müdahalelerin diğer önemli ortak özellikleri ise ayrıntılı bir değerlendirme sonrasında bireyselleştirilmiş, sistematik, kümülatif, yoğun, çok duyuya hitap edecek şekilde planlanmaları ve yürütülmeleridir. Sürekli değerlendirme ve değerlendirme sonuçlarına göre müdahaleyi şekillendirme sürecin olmazsa olmazıdır.
Önemli bilgi: Sıklıkla karşılaşılan farklı fontlarda yazılı materyallerle okuma çalışmaları yapma, renkli lens ve merceklerin kullanılması, göz egzersizleri, parmak egzersizleri, denge çalışmaları, doğal taşların kullanımı, gıda ve besin takviyeleri gibi uygulamalar okuma yazma becerilerinin geliştirilmesinde etkili değildir.

Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) Nedir?
OSB, erken çocukluk döneminde ortaya çıkan, kişinin sözel ya da sözel olmayan iletişimini, sosyal ilişkilerini ve regülasyonunu olumsuz etkileyen ve sınırlı ilgi ile tekrarlı davranışları içeren karmaşık bir nörogelişimsel farklılıktır.

OSB BELİRTİLERİ NELERDİR?
Göz kontağından kaçınma,
Gecikmiş dil konuşma veya iletişim becerileri ya da kazanılan babıldamaların ya da sözcüklerin yitimi
Yalnız kalmayı tercih etme
Kurallara ve rutinlere aşırı bağlılık
En küçük değişiklikte mutsuz olma
Seslere, kokulara, tatlara, ışıklara, dokulara karşı beklenmedik tepkiler verme
Diğer insanların duygularını anlamada güçlük
Kısıtlı ilgiye sahip olma ve bazı nesnelere aşırı düşkünlük
Tekrarlayıcı hareketler sergileme (el çırpmak ya da sallanmak gibi..)
Aynı sözcük ya da cümleleri uygun olmayan durumlarda tekrar tekrar söyleme (ekolali) Ezberlenmiş gibi robotik konuşma,
Aşırı yemek seçme, sınırlı sayıda yiyecek tüketme,

OSB’nin Özellikleri ve Tanılama
OSB tanısı ülkemizde çocuk ruh hastalıkları uzmanları ve çocuk nörologları tarafından konmaktadır. 16-30 aylık çocuklara ülkemizde MCHAT testi uygulanmaktadır. Bu testin içeriğinde, otizmi ayırt edici özelliği yüksek kritik maddeler bulunmaktadır. Bunlardan bazıları;
çocuğun başka çocuklarla ilgilenip ilgilenmediği,
gösterme amaçlı işaret etmeyi kullanıp kullanmadığı,
bir eşyayı alıp birisine getirip getirmediği,
birisini taklit edip etmediği,
adı söylendiğinde tepki gösterip göstermediği,
birisinin işaret ettiği nesneye bakıp bakmadığı gibi davranışlarla ilgilidir.
Bu maddeler; sembolik oyun becerileri, bilgi paylaşımı için işaret etme, ortak dikkat, sosyal ilgi ve sosyal oyun gibi alanlara ait değerlendirme sağlamaktadır. Bu alanlardaki sorunlar; otizmin sosyal etkileşim ve iletişimde kısıtlılık, göz kontağı kurma gibi özellikleriyle paraleldir.
Bunun yanında ülkemizde tanılama DSM-V’ e göre yapılmaktadır ve tanı kriterleri şu şekildedir:
• Sosyal iletişim ve sosyal etkileşim becerilerinde sınırlılıklar
✓ Dili kullanamama ya da atipik bir paternle dili kullanma, zaman zaman bağlamdan kopuk söylemlerde bulunma, sözel olmayan iletişimde güçlük yaşama, mecaz söylemleri anlamada, arkadaşlık kurmada ve sohbet etmede özellikle iletişim başlatma ve sürdürmede yaşanan güçlükler şeklinde ortaya çıkabilir.
 • Sınırlı ve Tekrarlayıcı Davranışlar, Aktiviteler ve İlgiler
✓ Sesleri, sözcükleri ya da sözcük öbeklerini tekrarlama (ekolali), tekrarlayıcı hareketler yapma (kollarını sallamak, gibi), rutinlerin değişmesinde güçlük yaşama, katı ve sınırlı ilgi alanına sahip olma, duyusal anlamda hipersensitif ya da hiposensitif olma şeklinde ortaya çıkabilir.

OSB Müdahalesinde Yer Alan Uzmanlar
OSB kompleks bir farklılıktır ve ekip olarak müdahale edilmesi gerekir. Dil ve konuşma terapisti de dahil olmak üzere çocuk psikiyatristi, çocuk nöroloğu, özel eğitim öğretmeni, ergoterapist otizmli bireyin müdahalesinde rol oynayan meslek elemanlarıdır.

OSB Müdahalesinde Dil ve Konuşma Terapistinin Rolü
Dil ve konuşma terapisti, otizm tanısı alındığı andan itibaren otizmli bireyin iletişim becerilerini geliştirecek amaçları belirleyerek erken dönemde gerekli müdahaleyi gerçekleştirir.

Otizmli bir birey için bazı dil ve konuşma terapisi amaçları şu şekildedir;
Sözel ya da sözel olmayan yollarla iletişim kurmasını sağlamak, Farklı durum ve ortamlarda diğer insanların niyetlerini okumasını sağlamak, Bağımsız olarak iletişim başlatmasını sağlamak, Duruma uygun şekilde ifadeler kullanmasını sağlamak (örn. hasta birine “geçmiş olsun” demek gibi.)
Karşılıklı iletişim becerilerini geliştirmek Kişiler arası fikir alışverişi konusunda yardımcı olmak Oyun ve etkileşimlerle başkalarıyla iletişim kurmaktan keyif almasını sağlamak, Gerektiği durumlarda regülasyonunu sağlamak için destek olmak, Üretemediği sesler varsa sesletim terapisiyle bu seslerin doğru üretimlerini kazandırmak.